Türkçe | English
Bazı yemeklerin bir hikayesi olur. En sevdiğim yemekler de hep bunlar olmuştur. Ben Granola’yı çok severim. Bu nedenle sık sık yapıyorum. Özellikle havalar ısındığında yoğurt, bol bol çilek ve Granola ile yaptığım bir kahvaltı sonrası değmeyin keyfime.
Geçenlerde yine bir mutfak seansı sırasında, kendi kendime “nereden çıktı ki bu Granola aşkı?” diye düşündüm. Sonra hatırladım.
Granola Sevgisi Nasıl Başladı?
Neredeyse üç sendir Almanya’da küçük bir şehirde yaşıyorum. Arkadaşlarım genelde gezip görmeyi çok sevseler de havaalanı olmayan bir yerde yaşayınca haliyle çok misafirim olmuyor. Böyle olunca da gelenler benim için pek kıymetli. Çünkü benim yaşadığım yer Almanya’nın gezilecekler listesinde en sonlarda, eğer sevdiğiniz biri burada yaşıyorsa ziyarete gelirsiniz ancak. Bu da aileyi ve birkaç yakın arkadaşı geçmiyor genelde.
İşte burada konusu gecen o en yakın arkadaş
Liseden beri tanıdığım, kendimi gözüm kapalı emanet edeceğim (ki o da bana eder, birlikte yaptığımız geziler bunun açık kanıtı), artık arkadaş değil de kardeş olduğumuz, ne yapsam yakamdan düşmeyen can dostum beni burada da yalnız bırakmadı 🙂 Ziyaret için tahminimden uzun bekledi, ama sonunda kavuştuk.
Türkiye’den Gelen Hediyeler
Türkiye’den gelirken de eli boş gelmedi tabi ki. Annesinin kendi yaptığı tarhana, közlenmiş patlıcan konservesi (ki kendileri bile evde nadir yiyorlarmış:)), menemen için konserve domates-biberli sos… Hepsi de bir harikaydı, hala her aklıma geldiğinde mesaj atarim annenin ellerinden öperim tekrar diye. O çantadan bir de nereden geldiğini, nasıl onlara ulaştığını anlayamadığım Karadeniz fındıkları çıktı ve bu hikaye bunula başladı.
Fındık?
Getirdiği her şeyi bayıla bayıla yedim, o patlıcanla çeşit çeşit tarifler denedim de fındığa uzun bir sure elim gitmedi. Pek sevmem çünkü, ama nereden bilsinler 🙂 O kadar emekle ayıklanmış, bir de o kadar yoldan gelmiş fındıkları atacak halim yoktu tabi ki!
Kafamda Yanan Ampul
Uzun bir süre düşündükten sonra benim eski ev arkadaşlarımın yaptığı granola geldi aklıma. Sadece bir kere görmüştüm ama “Ne kadar zor olabilir ki, bir deneyeyim” deyip yulafla birlikte attım fırına. Kafama göre bir tarif uydurdum, baktım ki güzel oldu bir daha yaptım. Sonra tadına doyamayıp bir daha… Her seferinde biraz geliştirdim ve o fındıklar bittiğinde mükemmel lezzetin sırrını bulmuştum.
Fındık sevmeyen Gizem o gün bir donuşum geçirdi, bir granola asığı oldu. Artık evin yeni gideri, granola için alınan malzemeler ve özellikle fındık 🙂
Elime her fındık alışımda bu hikaye geliyor aklıma, belki yazarsam geçer diye ilk yazıyı bunun üzerine yazmak istedim. O fındıklarla keşfettiğim sırrı da burada paylaşacağım tabi ki.
Aslında Oldukça Kolay
İyi bir granolanın kesin bir tarifi yok aslında ama bir lezzet sırrı var. Yulaf ve iri doğranmış yağlı tohumları (badem, keten tohumu, ay çekirdeği, kabak çekirdeği –ve tabi ki fındık- mesela) üzerine biraz tereyağı ile fırına atıyoruz, yaklaşık 150 derecede ara ara karıştırarak hafif kıtırlaşana kadar pişiriyoruz. Fırından çıkınca üzerine kuru meyveler (kuru uzum, incir kayısı mesela), baharatlar (tarçın, muskat mesela) ve kavrulmadan konması daha lezzetli olan malzemeler (Hindistan cevizi -çünkü çabuk yanıyor- kakao nibi –çünkü fırına girmeyince daha lezzetli oluyor-…) ve granolanın olmazsa olmazı bal ekliyoruz. Bütün bunları hala sıcakken koyuyoruz ki lezzetler iyice birbirine geçsin. Bu karışım soğuyunca fırınlamanın etkisi ve balın yapışkanlığıyla iyice kıtırlaşıyor, çok lezzetli bir kahvaltılığa dönüşüyor. Veganlar için tereyağı yerine hindistan cevizi yağı ve tatlandırıcı olarak da agave ya da akçaağaç şurubu alternatif olabilir.
Teşekkürler!
Her seferinde ufak ekleme, çıkarmalarla yeni lezzetler deniyorum. Yeni fikirler için Instagram hesabıma bir göz atabilirsiniz. Belki siz de bir granola aşığı olup çıkar, bu yazının kahramanları Asuman ve annesine iyi dileklerinizi yollarsınız 🙂
Görüşlerinizi paylaşın
Yorumları Görüntüle